Devlet mi milleti yaşatmak icin vardır, millet mi devleti yaşatmak için vardır?
Sorusunun akıllara geldiği bu dönemde rahmetli Turgut Özal’ın “Devlet millet içindir, millet devlet için değildir!” lafını hatırlayanlar olacaktır.
Devlet ve millet arasındaki ilişki bir bakıma birbirini tamamlayan unsurlardır. Devlet, milletin bir arada yaşamasını sağlayan düzenleyici ve koruyucu bir yapıdır. Ancak aynı zamanda millet de devletin varoluş nedenidir; devlet, milletin ihtiyaçlarını ve çıkarlarını korumakla yükümlüdür.
Kadim Türk devletlerinin yönetim anlayışı da benzer bir düşünceyi yansıtmaktaydı. Türk toplumlarında, devlet ve millet arasında organik bir bağ ve karşılıklı bir ilişki bulunurdu. Devlet, milletin refahını ve güvenliğini sağlamak için vardı ve millet de devleti korumak ve desteklemekle yükümlüydü. Bu anlayışta, devlet ve millet arasındaki ilişki ortak çıkarlar üzerine kurulmuştu.
Bilge Kağan Yazıtlarından bir bölüme bakalım;
“…Ondan sonra Tanrı buyurduğu için, devletim, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Değerli illiden, değerli kağandan daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti hep tabi kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti…”
Başbuğ Bilge Kağan devletin başında olduğu için milleti dirilttiğini, açları doyurduğunu, çıplakları giydirdiğini, fakir halkı zengin ettiğini, düşmanlara karşı koruyup gözettiğini anlatırken, Türk milleti de hem toplumsal düzenin sağlanması hem de askeri olarak gereken aksiyonların alınması için liderlerinin yanında olmuştur. Orhun Yazıtlarını henüz okumamış olan Türk gençleri, okuyun, ders çıkarın derim.
Bugün fakir halkı daha fakir yapan, dünyada Türk milleti algısını değersizleştiren, cehaleti destekleyen, ihtiyarlarına sahip çıkamayan, milleti ayrıştırıp kutuplaştıran, toplumun bütününü değil sadece zengini zenginleştiren yönetim anlayışıyla zannedersem Kadim Türk milletinin ve yöneticilerinin benimsediği devlet-millet anlayışından çok uzaktayız.
Devletin ve milletin varoluş nedeni birbirlerini tamamlamalarıdır. Devlet, milletin yaşamasını sağlar ve millet de devletin varlığını sürdürmesini sağlar. Bu nedenle, her ikisi de birbirinden ayrılamaz ve ortak bir amaca hizmet ederler.
Bugünün dünyasında Türkiye için de benzer bir durum geçerlidir. Türkiye’nin modern devlet yapısı, milletin refahını ve güvenliğini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Ancak bu durum, devletin milleti yaşatmak için var olduğu anlamına gelirken, aynı zamanda milletin de devleti yaşatmak için var olduğu gerçeğini yansıtır.
Türkiye’nin güçlü ve istikrarlı bir devlet yapısının olması, milletin çıkarlarını korumak, refahını artırmak ve güvenliğini sağlamak için önemlidir. Bu doğrultuda, devletin sağlamış olduğu düzen ve güvenlik ortamı, milletin gelişimine ve refahına katkıda bulunur. Aynı şekilde, milletin desteği ve katılımı da devletin güçlenmesini ve etkinliğini artırır.
Dolayısıyla, Türkiye için de devletin ve milletin birbirini tamamlayan unsurlar olduğu ve birlikte hareket ettikleri bir sistem geçerlidir. Devletin varoluşu, milletin refahını ve güvenliğini sağlamak için vardır; ancak aynı şekilde, millet de devletin güçlenmesi ve etkinliği için gereklidir. Bu denge, Türkiye’nin güçlü bir şekilde ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunacaktır.
Tek taraflı olarak “millet, devleti yaşatmak için vardır” anlayışı, birçok soruna neden olabilir. Bu anlayış, devletin millet üzerinde mutlak bir otorite kurma eğilimine yol açabilir ve bu da demokratik değerlerin ve insan haklarının ihlaline yol açabilir. Ayrıca, bu anlayış, devletin milletin çıkarlarını ve özgürlüklerini ikinci plana atmasına ve bireylerin haklarının göz ardı edilmesine neden olabilir.
Bu anlayış aynı zamanda toplumsal huzursuzluğa ve bölünmelere de yol açabilir. Eğer devlet, milletin çeşitli kesimlerini dışlar veya ayrımcılık yaparsa, bu durum toplumda hoşnutsuzluğa ve hatta çatışmalara neden olabilir. Bu da ülkenin istikrarını ve birliğini tehlikeye atabilir.
Ayrıca, tek taraflı olarak devletin milleti yaşatmak için var olduğu düşüncesi, devletin hizmet etmesi gerekenlerin sadece belirli bir grup veya elit kesim olduğu algısını güçlendirebilir. Bu da adaletsizlik ve toplumsal eşitsizlik sorunlarına yol açabilir.
Sonuç olarak, “millet devleti yaşatmak için vardır” anlayışı, demokratik değerleri, insan haklarını ve toplumsal adaleti tehlikeye atabilir ve toplumsal huzursuzluğa yol açabilir. Bu nedenle, devletin ve milletin birbirini tamamlayan unsurlar olarak görülmesi ve karşılıklı olarak birbirlerini desteklemesi önemlidir.
Başbuğ Bilge Kağan’ın sözleriyle bitirelim;
“Ey Türk işit! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir!”
3 Mayıs Türkçülük Günü kutlu olsun, tarihini bilen her Türk, Türk olduğuyla övünür.
Esenlikle kalın.
Alıntı: TamgaTürk